Ana içeriğe atla

Yaşasın Ne Kadar Da İdeolojik Yaklaşıyoruz Birbirimize - Ah Muhsin Ünlü

Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinle.


Bazen çok korkuyorum.
Ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor
Çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta
Ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay!
Tekhnem dolu müfsidle!
Bu da caddelerden derviş devşiregelmeme mâni değildir
Yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan
Bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin’di deştiğim
Ki ben devletin taş kestiğini en baştan bilirdim
İsa’yı polise doğru
Lttuğum zaman.
Ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
De ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir
Zaten en az on iki kişiden biri haindir
Ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim!
Sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum
gazinolardan
İnanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor
Bir yanım asaf halet söylüyor diğer yanım fabrika
Bir şiiri birkaç kalemle yazmak lazımdır geliyor bana
Bugün yepyeni bir imparatorluk öğreniyorum
Ekmeğin ağırlığından da yeni bir imparatorluk
Örneğin gül dönüyor bir beygiri tasfiye ediyor şair
Arabca akdeniz diyor ben
Aynadan dönüyorum ayna
Benden dönmüyor.
Çok sihirli bir kabri söndürüyorum
Bir havari morfin gibi anne söylüyor
Ağlıyorum bak bir çocuk bak bir çocuk bak
Bak bir çocuk çok kötü bir gömlek kuruyor.
Belki de yangın çıksa ve ikna edilmiş olurum
Torbamı topluyorum ve annem şarkı dinlemiş olur
Korkuyorum çobanım yok metal nazlı pim aktif
Çözmüyorum çözersem kın fena halde kalınlaşıyor.
Manchesterden geliyorlar ve Liverpooldan geldiler
Birazdan padişah mı öldürecekler dedim
Bir milyon kadardılar ah atları vardı
Artık seni bir çiçek yerine kopartmak
İstiyorum sevgilim.
İşte sahneden indim ve öpüyorum ağzından
Annem meç yaptırmazsa iftara geç gelir haz
Ey sıkıntının sevdiğim aritmetiği
Söyle banabana söyle; bir kere daha kabz?
İnanmışım kaybetmek esrarıdır esrarın
Çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum`
İpimden kurtulmuşum kaybediyorum
Birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
Tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
Helvetius haklı devlet şaşkın piyanist kara
Memleket sana rağmen ket vururken yarama
Şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
-Ve emir ‘kun’ diyor, doğruluyorum-
‘bu ülke’den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
AYAKKABILARINI KAPIMIN ÖNÜNDE GÖRMEYİ İSTİYORUM
Çünkü bu,
Seni seviyorum içine nal salmak demektir.
Ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.
Oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
Ve gitmen beni dile indirger sevgilim.
Zaten kırılmış bir kızsın şimdi dövülmüş bir av
Yanmış ırmaklar öneriyorsun toy bedenine
Kavmin yanlış tufanlardan geçip duruyor
Gözlerime baka baka ağlayıp aşk diyorsun
Bir tekkenin ortasına sirk treni devriliyor.
Ki hala çocuk övmeye duruyorsam bu
'Şehrin en uzak yerinden gelen o'nunla
Ve İzmit’le ve Fargo’yla ve Horasan’la
Ve Hafıs’ın beni eve götürdüğü kınla ilgili bir matkabı
Girdiği çene kemiğiyle birlikte söküp
Şu karşıki düğün salonuna ilave edemememdendir.
Yoksa lar ve ortaokul öğretmenleri giremesinler diye
Babam ve bilhassa dedem
Mahallemize yeterinde toplu polis gönderilmesi konusunda
Gerekli telefonları etmiş durumdalar sevgilim!
Ama yine de sırf sen sürdürebil diye ayın alnında melekçe
Ve şüpheye düşmeden kelebek besleyebilsin diye bir padişah açıkça
Benim alıp kını
Öte yana geçmem gerektir
İçinden memleketi çekeyim diye.
Hem düşünsene;
Bu bizi nasıl imparatorluklaştırır!
Yoo, hayır! omzunu açma. Omzun ideoloji taşır.
Ve fakat ‘dil’e rağmen bütün bunlar sevgilim
Ayaklarına beyaz çoraplar giydirmek istemediğim anlamına gelmeyebilir.
Çünkü bak Süleyman bu sayfadan henüz geçmiş gibi gül lekesi
Ve apaçık kudüsmüş bir zebrayım ben uzun menzilli şiirlere şikar!
Elbet bir gün batar, kuşlar döner, çarmıh baştan düzenlenir
Ve bana tertemiz eller verir Cezayirli O tüccar.
O vakit sana bakıyorum kadar büyür akdeniz
Cumhuriyetin tersinden tertib ettiği çarşılar gibi
Sonra uzun süre bir takibediliyormuşum hissi…
Siz hiç yahudi bir minibüs şöförü düşlediniz mi?

VİNCİT OMNİA VERİTAS!
Ama bunun gönlüme inmesi için cezayir’de olmam
gerektiğini zannetmiyorum.
Zaten Talat Paşa değil miydi Hayriye
Tütüncüye giderken sırtından tamamlanan?
Korkutulmamıştıküstelik ekmek tutmaya da çalışabilirdik
elimizleekmek.
Meleklere cisim sunardık ve öldüm memleketim belki de
Belki de et deniyorum aşkın koparılmasına karşı ağzımdan
Bir yanımda kardeşim, bir yanımda Selman adlı bir bulut
radiallahüanh!
İşte bu yüzden bu yüzden işte bu yüzden
Kaburgalarımı da baştan düzenlemem gerekecek
Ve üstüne dans eklemem kaskatı:
22 Ağustos 1996!
Su ciğerimizden kaçardı denizlerden bilinirdik
Bir tohumu ağaçtan beri açıklayabilirdik
Yanlışlıkla Simurglanırdık uçurtma uçururduk aslında
Şimdi oturmuş otobüsün gelmesini bekliyor
Ve gül üstüne gül düşlüyor mutlaka.
İşte susku gönlüme iniyor indi
Şehirli bin balniyo geçti üstümden sustum
Ama beni üflememişler ki beni
Ben aslında taşradan önce kuruldum.
Kutsal kitaplar gibi içime sinmişti adın
Gözlerinin dindiği yerde cildin uzzalaşırdı
İçerenköyde inmeyeydin o otobüsten ah
Ah sanki Ebu Dücane ata çıkardı ama
Gözlerime öyle bakma annem ilkokul öğretmeniydi benim!
Ah işte gidiyorsun ve yığılmamam için
Baba da ölebilmesine dair bir kuşun kanatları memleket
biçimini alıyor
Telefonları pek tedirgin açıyorum bu yıl yağmurlar aniden
başlıyor
Etlik’te bir pasaja girmiştimçıktım, hastaneye uğradım
İkindi dört buçuğa kadar indi
Gül devrildi çan kırıldı yıldız söndü ay yandı
Recep Peker, Kütahya, 1946!

BEN BU ÇAĞDAN BİR KERE DE ŞEREFİMLE GEÇECEĞİM
LAZIM GELEN GÜLLERİ GÖĞSÜME GÖMMÜŞÜM
BİRLEŞMEMİZ RADİKAL OLACAK
BEN KAN VERECEĞİM
BUNU DAHA KÜÇÜKKEN
BİR FİLMDE GÖRMÜŞTÜM!
Ah laikse aşkımız elbet biter bir kışbaharyaz günü
Gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
Bir çınar gövdesini bir hamle daha yayar
Üç içbükey komodin silah çeker vurulur
Sen gidersin denklem düşer ben aşk olduğumu ağlarım
Bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.
Ben dünyaya karşı “durmak” ile meşhurum
Olma! Yokluğun dudağıma laciverd lavlar bırakır
Nasıl çekip gitmş bir şaman
Çekip gitmiş bir şaman değilse en çok
Benim gibi sonsuz bir at
Hiç koşmuyorken de attır!
Biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
Ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
Annem beni hep çok sevdi kız gördüm mü ağlıyorum
Modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
BEN SANA DÜZENLİ OLARAK TELEFON EDİYORUM!
Vincit omnia veritas!
Belki inanmayacaksın ama ben bu şiiri ellerimle yazıyorum sevgilim
Çünkü benim gömdüğüm kızlar ara sıra boğulur
Ve laik aşk çarpık toplumlaştırır, doğurma ne olur.
Sirk deseler tek hırkam var, çatışmada bıraktım
Şimdi gidip Beckett okuyacağım, beni de seyret Tanrım!
Öfkemi devletle bir toprağa gömüyorum
Aklımsa çamura saplandı saplanacak
Şems çeker çıkarır kitabı havuzdan;kuru
Ertan, alsana şu tüfeği duvardan benim ellerim ıslak.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa… Ne biçim dünyadır burası./ Nostalghia 1983/ Andrey Tarkovski

Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinle https://www.youtube.com/watch?v=yOvfG55_bGE&t=8s   Dominicus “Hem aklımda hem de bedenimde aynı anda ayrılamam Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum. Fazla büyük usta kalmadı. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur. Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış. İnsanoğlu dinle! Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz. Okul duvarları,asfalt ve refah reklamlarının uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere böceklerin vızıltısı girmeli. Her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız. Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı. Yapmamamızın bir önemi yok. O isteği beslemeliyiz, ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz sınırsız bir çarşaf gibi. Dünyanın ilerlemesiniz istiyorsanız el ele vermeliyiz. Sözüm ona sağlıklıları sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız. Siz sağlıklı olanlar! Sağlığınız ne anlama gelir. İnsanoğlunun bütün gözleri,

Resulullahla Benim Aramdaki Farklar / Ah Muhsin Ünlü

Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinleyin. https://www.youtube.com/watch?v=Bp-DFYaGaCc Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim, Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi, ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam. Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı; ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’; ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’ ben orad