Ana içeriğe atla

Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. | Benim adım Kinyas / Hakan Günday




Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinleyin 

Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor:

Sözlerimin sonunu duymadığın zaman. Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman. Değiştiriyorum son kelimelerimi. Değiştiriyorum sonumu.
Kendimi ölümsüz olarak görüyorum. Mekân ve zamandan kopalı yıllar oluyor. Bir kıza âşık olmuştum. Onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. Bir sabah, treni kaçırdım. Âşık olmaktan vazgeçtim. Kendinden vazgeçmenin ne olduğunu asıl ben bi*lirim. Benim adım Kaygusuz Abdal. Tanrı'dan vazgeçtim. Ölmekten vazgeçtim. Çünkü ölürsem ve eğer yukarıda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem gerekecekti. Ölmek istemiyorum, çünkü Tanrı'yı da öldürürüm diye korkuyorum. Ve böyle bir vefata benim dışımda kimse dayanamaz... Platon'un Mağara İstiaresi'ne karşılık, ben de Kuyu İstiaresi'ni yazdım: doğdukları andan itibaren düşen insanların, yanlarından hızla geçen fırsatlara ve başka insanlara tutunup tırmanmalarını ve bunu sadece doğdukları andaki yüksekliklerine erişebilmek için yaptıklarını anlattım. Ancak ellerini ağızlarına sokup, parmaklarını ısırıp hiçbir şeye tutunmamaya kararlı olanları da anlattım. Ve sordum, Tanrı'nın yukarıda mı yoksa aşağıda mı olduğunu. Eskiden poker oynardım. Şimdi de, Tanrı’nın aşağıda, kuyunun dibinde olduğuna oynuyorum. Hayatım masada, birkaç kırmızı oyun fişiyle.
Az yedim, çok içtim. Hâlâ içiyorum, içki ayırmadım. Alkolü kendime yakıştırdım. Her türlü uyuşturucudan tattım. Bağımlılıktan nefret ettim. Gitmemi, terk etmemi engeller diye. Ne bir maddeye, ne de bir insana bağlandım. Sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullandım, âşık oldum, ikisini de arkama bakmadan bırakıp gittim. Geçmişe tükürüp geleceği çiğnedim. Bugünü ise uyuyarak geçirdim. Benim adım Houdini. Dünyayı bir oyuncağa çevirdim. Ayak basmadığım yer kalmadı. Kalan varsa, onları da amuda kalkar geçerim! Duvarlara, bedenime resimler çizdim. Bir gün öyle gürledim ki önümde duran şarap kadehi çatladı. Benim adım Hitler. Kendi ordumu kurmak için bir sürü kadına tohumlarımı bıraktım... Şimdiyse ağlıyorum. Hepimiz için. Çünkü hiçbiriişe yaramadı...
Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim. Gerçek adımı hatırlamıyorum. Kimliğimi bir çocuğa sattım. Çirkinleşmek için çok uğraştım. İsteyene ruhumu kiraladım. Vücudumdaki dikiş sayısını artık bilmiyorum. Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım... x

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deli bir adam size kendinizden utanmanızı söylüyorsa… Ne biçim dünyadır burası./ Nostalghia 1983/ Andrey Tarkovski

Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinle https://www.youtube.com/watch?v=yOvfG55_bGE&t=8s   Dominicus “Hem aklımda hem de bedenimde aynı anda ayrılamam Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum. Fazla büyük usta kalmadı. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur. Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış. İnsanoğlu dinle! Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz. Okul duvarları,asfalt ve refah reklamlarının uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere böceklerin vızıltısı girmeli. Her birimizin gözlerini ve kulaklarını büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız. Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı. Yapmamamızın bir önemi yok. O isteği beslemeliyiz, ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz sınırsız bir çarşaf gibi. Dünyanın ilerlemesiniz istiyorsanız el ele vermeliyiz. Sözüm ona sağlıklıları sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız. Siz sağlıklı olanlar! Sağlığınız ne anlama gelir. İnsanoğlunun bütün gözleri,

Yaşasın Ne Kadar Da İdeolojik Yaklaşıyoruz Birbirimize - Ah Muhsin Ünlü

Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinle. https://www.youtube.com/watch?v=B7c3NcKzSRQ Bazen çok korkuyorum. Ama bu; aslanlarımı açıklamama engel olmuyor Çünkü fena halde yaraşıyor birbirine gece ve balta Ve anneciğim derdi vardı neyin altına giysen olur bir siyah pantolonum şimdi gibi ay! Tekhnem dolu müfsidle! Bu da caddelerden derviş devşiregelmeme mâni değildir Yolları ay bastı mı lambalara koşuyorum ya, bundan Bunun için kent nesnesi o bıçakla bakunin’di deştiğim Ki ben devletin taş kestiğini en baştan bilirdim İsa’yı polise doğru Lttuğum zaman. Ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim De ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir Zaten en az on iki kişiden biri haindir Ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim! Sokaklara çıkıyorum sonra kedilerden görüyorum gazinolardan İnanmazsın bir taşra kurmuşlar aynı bize bakıyor Bir yanım asaf halet söylüyor diğer yanım fabrika Bir şiiri birkaç kalemle yazmak laz

Resulullahla Benim Aramdaki Farklar / Ah Muhsin Ünlü

Okumakla olmaz yalnız. Okumayı bilenden dinleyin. https://www.youtube.com/watch?v=Bp-DFYaGaCc Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim, Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya Sıddık’ derdi, ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam. Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım. ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz. Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı; ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu, derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı. Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi; o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız? Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’; ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’ ben orad